ERZURUM'DA ESKİ KURBAN BAYRAMLARI

ERZURUM'DA ESKİ KURBAN BAYRAMLARI

Ben çocukken Kurban Bayramında kesilen hayvanlar sadece kurbanlık için kesilirdi. Kavurma için ayrıca kavurmalık hayvan kesimi yapılırdı. Kurban kesilen evde kurban eti birkaç günde tüketilirdi. Bunun iki sebebi vardı. Birincisi; Etler konu komşuya, hısım akrabaya, fakir fukaraya bol bol dağıtılırdı. Ev için ayrılan bölümü ise yine bayram görmesine gelenlere ya kızartılarak, ya haşlanarak ikram edilirdi. Kasaplarda kıyma makinesinde çekilecek et kalmazdı.

İkincisi ise buzdolabı denen alet çoğu evde yoktu, olan evlerde de oldukça küçüktü. Öyle derin dondurucular falan daha icat edilmemişti. İcat edildiyse de vatandaşın evine henüz girmemişti.

Ancak kurban kesemeyen evlerde bir tedarik göze çarpardı. Bayramdan sonraki günlerde ve haftalarda hane halkının et ihtiyacını karşılamak için kendilerine gönderilmiş etleri saklardılar.

Gelelim kasaplara; Bir kasap kendisiyle gününden evvel sözleşen kurban sahiplerinin kapısına gider, el birliği ve dayanışma içinde kesime hazır hale getirilen kurbanı tekbirlerle, besmele ile keser, bırakır gider, diğer kapıları dolaşır onları da aynı şekilde keserdi. Kesim işi tamam olunca sıra soyma ve etleri parçalamaya gelirdi. Kasap kısmetine ayırdığı parçayı yanındaki kalın bez torbaya atar, kurban sahibi de önceden anlaştığı kesim ücretini zarfta kasabın önlüğünün cebine koyardı. Torbayı sırtına vurur helallik alarak işine devam ederdi. Bu arada et payı almayan kasapları da vardı.. Yine kendi kurbanını kendileri kesenleri de söyleyelim. Bu durumda acemilikler çok yaşanır, kurbanla beraber kendi elini, kolunu, bacağını yaralayanlar olurdu. Tabi bazıları iyice acemi olunca zavallı kurbanlıklar da epeyce azap çekerdi. Hatta beceremeyip yarım kalan kesimlerde kasaplar imdada yetişirdi.

Kurbanlıklar gününden önce alınırdı. Dolayısı ile kurban kesen evlere bayram kurbanın alındığı günden başlardı adeta. Ev halkını bir heyecandır ki sarardı. Nişanlı kızlar oğlan evinden gelecek süslenmiş koçu beklerdiler. Kurbanlık hayvanlar mutlaka süslenirdi.  Kurbanlıklar alındıkları günden kesilecekleri güne kadar sahipleri tarafından süslenmiş olarak sokaklarda gezdirilirdi. Kurbanlık bayramın ilk gününe kadar evin en kıymetli misafiri idi. Ona hoşça davranılır, kulağına güzel sözler söylenilir, sırtı ve boynu sıvazlanırdı. En güzel otlar verilir, hayvanın rahat etmesi için her tedbir alınırdı. Hele evin küçük çocukları adeta kurbanlıkla arkadaş olurlar, aralarında hissi sağlam bir dostluk bağı kurarlardı. Kurban mahşer günü sırat köprüsünden sahibini geçirecek binektir. Bu sebeple en sağlamı, en iyisi maddi kuvvet nispetinde seçilirdi.

Kurban kanı yerde çiğnenmesin diye küçük kuyular kazılırdı.Kan buraya akıtılır, üstü toprakla kapatılırdı. Böylece şehirde onca kurban kesimine rağmen sokaklarda kan göremezdiniz.

Kurban bayramlarında zengin olsun fakir olsun herkes ete doyardı. Bayram görmesine gittiğiniz evde kurban kesilmişse mutlaka size et ikram edilirdi. Öyle ki pişir döşür işinden kurban kesen evlerde bütün hane halkı bitap düşerdi, hele kadınlar, kızlar yorgunluktan bayılacak gibi olurdular. Ne var ki hiç kimse bundan şikâyetçi olmazdı. Herkesin yüzünde tatlı bir tebessüm, alınlarından huzur terleri damlardı. Kurban paylaşmak demekti, kurban huzur demekti, kurban barışmak demekti. Bu yüzden kurban bayramı bütün cemiyetin tek bir vücut olarak hissettiği bayramıydı. Dört gün boyunca uzak olsun yakın olsun fark etmez, etler bakır sinilerle, tencerelerle, telislerle, çantalarla taşınırdı, komşular, hısımlar, akrabalar arasında.

Bu kurban bayramını aynı eski zamanlarda olduğu gibi yaşayanaya çalışalım. Kurbanımız gözümüzün önünde olsun. Keselim, paylaşalım, bölüşelim, yiyelim, yedirelim. Tek vücut olalım. Huzur dolalım. 

Nizamettin KORUCU - Erzurum

Paylaş