Sevgisiz Saltanat

Hayvanı, çiçeği, ağacı sevmenin ne olduğunu bilmeden yetişen, yetişmeden büyüyen, büyümeden ömrünü bitiren insanlar, tabiatı da bitiriyorlar, tüketiyorlar, kirletiyorlar, öldürüyorlar. Bu insanlar yaratılanı sevmenin yaratandan olduğunu, sevmenin bir fazilet olduğunu, sevmenin bir vazife olduğunu bilmiyorlar, düşünmüyorlar, düşündürmüyorlar. Sevilen her canlı, hatta her nesnenin bir sıhhat, bir neşe, bir ferahlık bir huzur verdiğinin şuurunda olmuyorlar, olamıyorlar, oldurmuyorlar.  Hep söylerler hep söyleriz; öğretmenler, din görevlileri, amirler, yöneticiler insanın mutlu, huzurlu, sağlıklı yaşaması sevmenin hava, su, ekmek kadar şart olduğunu herkese, her yerde, her fırsatta anlatmalılar, telkin etmeliler, algı oluşturmalılar.

Varsa yoksa para, varsa yoksa rahat, varsa yoksa konfor varsa yoksa lüks, ev, araba, kat, yat, faturalar, krediler, ödemeler, geçim, seçim bir kısır döngü bir sarmaşık, çapraşık, karmaşık hayat. Öyle bir hayat ki ancak bir yaşam olabiliyor. Ancak nefes alıp veren, bağıran, kızan, gülen, ağlayan, sevinen,  ezen, ezilen, horlayan horlanan vuran vurulan yığınların terlediği, çırpındığı, süründüğü bir arenaya çeviriyor dünyayı.

İnsanın yaşaması için temiz, yeşil, derelerin, akarsuların, göllerin, denizlerin, dağların, ovaların, bağların, bahçelerin, vadilerin, kalyonların,  kedilerin, köpeklerin, kuşların, evcil ve vahşi hayvanların yaşaması lazım. İnsan yaşamak için bunları yok ederken kendi neslini, kendi konumunu, kendi varlığını da tüketiyor. Boğulan, cinnet getiren, huzursuz, egoist, bencil, kindar, iki yüz yüzlü, cani bir yaratık haline geliyor. Dünyayı içinde yaşayan bütün canlılara dar eden bir canavarlar, canavarlık sahasına çeviriyor.

Televizyonda, radyoda, gazetede, internette, mabette, mektepte, sokakta, evde, hamamda, futbol sahasında, kurumda, dükkânda İnsana her yerde hatırlatmalı:

“ Kardeşim, ablacığım, abiciğim evladım, babacığım, anacığım, amcacığım, memurum, işçim, köylüm, amirim, yöneticim senin tek sermayen, tek varlığın tek servetin aldığın bir nefestir. Sen aldığın solukla varsın, hepsi bu. Kibrin, malın, mülkün, makamın, havan hiçbir şey, sadece bir an, bir soluk saltanatın var. “

Çocuklara kedileri sevdirelim, köpekleri, böcekleri, kuşları, ağaçları, çiçekleri sevdirelim. Büyüklerin işi zor, ümit çocuklarda onlara bu sevgiyi, bu terbiyeyi, bu talimi verelim. Görev en başta siz öğretmenlerin, din görevlilerinin yöneticilerin. Sizler kurumların başlarında olanlar sevgide, şefkatte, saygıda, sözde, üslupta misal olun, öncü olun. Durmayın nasıl olsa duracağınız duracağımız bir an zaten var.  İşte bütün şamata, bu bir nefes aldın veremedin, verdin alamadın. 

10.07.2014

Paylaş