ERZURUM'DA ÇAY İÇMEK

Erzurum’da çay içme içtimai bir aktivite hüviyetindedir. “ Çay Rize’de üretilir, Erzurum’da içilir “ derler. Bu söz doğrudur. Erzurumluların çayı açık içtiği söylenir. Bu söz de kısmen doğrudur. Çünkü yetişkin bir Erzurumlu ister kadın olsun ister erkek olsun günde yirmi otuz bardak çay içebilir. Koyu bir çay sağlık açısından çok içildiğinde riskli olabilmesi düşünülebilir ki; bu söz de doğrudur. Şehrin yegâne ikramı çaydır.

Erzurumlular çayı bir merasim havasında içerler. Yaz mevsiminde semaverler, mantıslar yakılırdı. Kış aylarında gaz ocaklarında, tüplü ocaklarda yada soba üstünde kazanlarda çay suyu konulurdu. Çay içmek için hususi olarak birbirlerini davet ederler yahut davet beklerlerdi. Her insanın ayrı bir çay demleme tarzı olmamasına rağmen çayı yapanın güler yüzü, tatlı dili, hoş tavrı, misafirperverliği çayın tadına nüfuz ederdi. Bu yüzden bu vasıflarda veya bu halet-i ruhiyede çay demleyen insanların sohbet meclisleri çayla taçlanırdı. Büyük irfan meclisleri çaylı muhabbetlerde kurulurdu.

Erzurumlular çayı ince belli cam bardakta içerler. Bardakların yanları süslü ( Helli )  olanları veya ince belli olanları kadınlarda daha makbuldür. Şehrimizde üniversite kurulana kadar kahvehanelerde çay kaşığına pek rastlanmazdı. İnsanlar çayı kıtlama içerler. Kıtlama çayda Erzurum şeker fabrikasının ürettiği pancar şekerinden yapılmıştır, uzun kalıplar şeker keseri ile kırılırdı. Kırılmış şekerler kendine has şekerlikler içinde çaylarla beraber masalara konulurdu. Garsonlar bardak taşıma hususunda oldukça maharetli idiler. Öyle ki; tek elde altı yedi adet tabaklı bardak çayı tepsisiz taşıyabilirlerdi. Çoğunlukla kırmızı çizgili porselen çay tabakları kullanılırdı. Uzağa çaylar tabakta ters çevrilerek taşınırdı. Bu metot Erzurum’un soğuğuna karşı çayın soğumaması için alınan bir tedbirdi. Kıtlama çayda şeker ağızda dilin üstünde damağın uygun bir köşesinde gayri ihtiyari saklanırdı. Küçücük bir parça şekerle iki üç bardak çay içilebilirdi.

Evlerde yaz kış çay saatleri vardı. Çaylar yalnız başına içilebildiği gibi çoğunlukla konu komşu bir arada da içilirdi. Esnaf sabah dükkânını açtığında ilk işi ya komşu çay evinden çay ısmarlamak yahut ta kendi çay suyunu hemencecik ateşe koymak olurdu. Çarşılar tek sıralı, tek katlı dükkânlardan oluştuğu için esnafta komşuluk bağları kuvvetli idi. Bu hal çay içme keyfini de ortak kılan sebeplerdendi.

Erzurumlu her vakit çayın taze olmasına ihtimam özen gösterir, vakte göre de çayın demini ayarlayabilirdi. Mesela yatsı vaktinde uyku kaçırır diye çaylar biraz açık içilirdi. Çayın rengi yaz ve kış mevsimine göre, çayın vasfına, kalitesine göre de değişiklik gösterebilirdi. Eskiden bir dönem şehirde üzerinde mahalli kıyafeti ile acem kızı resmi bulunan madeni kutularda İran çayı meşhurdu ve el üstünde tutulurdu. Çayı kullanıldıktan sonra bu kapaklı hoş görünümlü kutuları kadınlar işleme kutusu yaparlar, içine dantel, iplik vs. koyarlardı.

İnsanlar görüşemedikleri, gelip gitmeyen yakınlarına, dostlarına “ Bir bardak çayımı içmedin “ diye sitem ederlerdi. Çay üstüne rahmetli şair ve Erzurumiyatçı İhsan Coşkun Atılcan’ın uzun bir şiiri vardır. Yine çay üstüne şehrin mutasavvıflarının divanlarında gazeller vardır. Bu gazeller, ilahiler zikir meclislerinde, sesi güzel olanlar tarafından icra edilirdi.

Şehirde esnaf ziyaretine gittiğinizde ilk çaydan sonra teklif edilmeden ikinci çay ikram edilirse bu esnafın sizinle sohbete vakti olduğunu ve sohbetinizden haz aldığının da bir işareti sayılırdı. Erzurumlular çayı nimet bilirler bu sebeple içtikleri çayın dibini, demlikte kalan çay otunu yere, lavaboya dökmezler, ayak basılmayan ücra bir köşeye bırakmaya özen gösterirlerdi. Birçok şehirde olmayan fakat Erzurum lokantalarında görülen bir adette;  Müşterilere ücretsiz çay ikramı yapılmasıdır. Bu gelenek günümüzde de halen çoğunlukla devam etmektedir.

Erzurumlular her su ile çay demlemezlerdi. Özellikle şehrin belli başlı meşhur çeşmelerinden getirilen sularla çaylar demlenirdi.

Erzurum’da hamam geleneği hem kadınlarda hem erkeklerde yaygın olduğundan “ Hamamlı “ olanlar bardak bardak çay devirirler ( içerler ), demlikleri süzerlerdi. Çayın sonuna kalan kişiye bardak doldurulurken, çay çıkar yada çıkmaz durumu hasıl olduğundan “ Bakalım kaynanan seni seviyor mu? “ diye latife yapmaktan geri durulmazdı. Bazen çay o kadar lezzetli olurdu ki; demlik bittiğinde üzerine sıcak su alınır buna da “ Çayı aşladım gel bir bardak daha iç”  denilirdi. Bir seferde bardak bardak üstüne çok çay içenlere Erzurum hanımları “ Heco “ derlerdi.

Çay saatlerinde tepsilerde güzel olurdu. İşlemeli bakır tepsiler, gümüş tabaklar, helli bardaklar önemli misafirler içindi. Evlerde gündelik olarak melamin diye tabir edilen mika benzeri çay tablaları daha çok kullanılırdı. Bardakların pırıl pırıl olmasına “ levüş levüş  parlirdi “ tabiri kullanılırdı. Erzurumlular bardakları tam doldururlar, dudak payı koymazlardı. Bardağın ağzında boşluk bırakanlara “ Bağ bu beni az sevir “ diye takılırlardı.

Nizamettin KORUCU – 9.7.2016 - Erzurum

Paylaş