Sahaflık Hayali
Bir meslek düşünün ne uzanıp ne kısalıyorsunuz. Şöyle kendi kendime düşündüm sahaflık veya kitapçılıktan zengin olan var mı diye. Sahaflığın bir yönü de ticaret ise bunu düşünmemi tabi karşılamalısınız. Kitapla sahafla bir şekilde yolu kesişen birçok gençten duyduğum bir söz var “ İleride bende bir sahaf açacağım, çok güzel bir iş bu “ Böyle diyen gençlerden ve bunu hayata geçiren ikisinin kısa hikayesini aktarayım burada size de, bakın bakalım ne olmuş sonunda.
Sahaf dükkânımın müdavimlerinden biri hanım diğeri bey iki genç üniversiteli vardı. İyi kitap okuyorlardı. Kitapları seviyorlardı, edebiyata tutkun, düşünmeyi seven bu iki gençle mutat sohbetlerimizden birindeydik. Hanım olan “ Abi biz sahaf dükkanı açacağız ne diyorsun. “
“ Açmayın “ cevabıma hem şaşıran hem içerleyen hallerini görünce, ayrıntılı izahata başladım. Can kulağı ile dinlediler, dinlediler ama bir kere kararlı idiler. Şu kadarını söyleyeyim ki bana rakip olacaklarını düşünerek açmayın demediğime kanaat ettiler.
Gel zaman git zaman bu gençlerin sahaf reklamlarının şehrin en büyük caddesini baştan sona donattığını gördüm. Reklamları bile sıcak ve cana yakındı. İçten sevindiğimi söyleyeyim ama bir yandan da “ Yazık olacak “ diyordum kendi kendime.
Şehrin ana merkezinde bir işhanın üçüncü yahut dördüncü katında küçük bir daire kiralamışlar, nadide sahaf eserleriyle donatmışlar birde çay ocağı koymuşlar üç beş şirin masa ve sandalye ile dekoru tamamlamışlardı. Bundan sonra artık iş müşterilerin gelmesine kalmıştı. Dükkanlarına gittiğimde gördüğüm manzara buydu.
İkisi de heyecanlı, kıpır kıpır yerlerinde duramıyorlardı.” Bak gördün mü açtık işte sahafı “ Bana “ Hayırlı olsun “ demekten başka bir söz kalmıyordu. Oracıkta çaylarımızı yudumlarken meslekteki tecrübelerimi kendilerine aktarıyor, tavsiyelerde bulunuyordum. Dinlediler dinlemesine ama ne kadarını uygulayabilecekler yahut ne kadarını uygulamak isteyecekler bilemiyordum.
Aradan bir iki ay geçmişti ki delikanlı Bosna caddesindeki sahaf dükkanıma geldi. “ Abi biz kitapları satmaya, dükkanı da kapatmaya karar verdik. “ dedi. Ben şu an kitaplarını almaya müsait olmadığımı söyleyerek kendisinden bir durum açıklaması beklediğimi de ima ettim. Halinden üzgün bıkkın olduğunu anladım ve üstüne daha fazla varmadım.
Az bir zaman geçmişti. Nadiren seyretmeye fırsat bulduğum televizyonda bu iki sahaflık aşığı gencin ulusal bir TV kanalında sohbetlerine denk geldim. Çekim o şirin sahaf dükkanlarında yapılmıştı. Sahaf genç hanım iki gözü nemli, gah titrek, gah kızgın bir ses tonuyla spikere dert yanıyordu. “ Bu nasıl iş yahu. O kadar masraf ettik, emek verdik, çay ocağı kurduk, en güzel kitapları getirttik. Tek tük gelen birkaç öğrenci dışında müşterimiz olmadı. Olanca reklamımız da bir sonuç vermedi. Gelen çayını içip birkaç kitap karıştırıp, üç beş lakırdı ettikten sonra çıkıp gitti. “ Üç beş çay parasıyla bu iş yeri döner mi? Arada içini çekip nemli gözlerini mendiliyle siliyordu. “
İki gencin sahaflık hülyası tam gerçeğe dönüşmüşken süküt-u hayale uğramışlardı. Onlara sahaf dükkanlarıı açmadan önce dediğim sözlerden bazıları şunlardı.
Bu memlekette adı bile tanımlanmayan çoğunun adını bile bilmediği bir işe girişiyorsunuz. Bizim insanlarımız içtiği çaya, yediği yemeğe, gittiği pastaneye pazarlık yapmaz, kitaba yapar. İhtiyaç sıralamasında en sonlarda yer alan kültürel okuma işinden para kazanmak iğneyle kuyu kazmaktan daha zordur.
Son söz olarak biz otobüste durakta gazete okuyanın gazetesini okumaya çalışan, kitap okuyanın okuduğu kitabın kapağını merak eden bir toplumuz. Birde alllanan pullanan cicili bicili süslü püslü ciltli kitaplara tutkun insanlara sahibiz.
Artık doldura doldura yer bulamadığımız kitapları her karıştırdığımda “ Ya bu kitap ta bekler mi " diye daha çok kendi kendime söyleneceğim herhalde.
16 Temmuz 2020 – Erzurum - İnşirah Sahaf ve Kitabevi
Fotoğraf: 1996 - 1998 ve 2001 - 2004 yılları arasında sahaflık yaptığımız dükkanımmız.