Sahaf Günlükleri - Dertleşmeler 1

Sahaf Günlükleri

Dertleşmeler - 1

Bu işe başladığımda sanayide bir tanıdığın yakınına yaptırdığım sadece bir tane kitaplığım vardı. Altı çekmeli dolabı olan bu kitaplığım ancak 100 – 150 kitap alabiliyordu. Evden iş yerime getirdiğim kitaplığım dükkânımda tek rafımdı. İlk zamanlar sahaflık ek işimdi. Bilgisayarlı muhasebe eğiticiliği, bilgisayar sarf malzemeleri, bilgisayar donanımı satış işine girişmişim.

İşe başlamadan önce büyük bir şirketin ön muhasebe elemanı olarak çalışıyordum. İyi sayılabilir aylık bir gelirim vardı. Uzun yıllardır kullanma fırsatı bulamadığım otomobillerin en iyisini sürebiliyordum. İşletmenin idarecileri kendi kullandıkları araçları kullanmama dahi izin veriyorlardı.

Paket muhasebe programlarının yetkili eğitimcisi idim.  İstanbul’da kısa bir ek eğitimin ardından yapılan sınavla bu sertifikayı almaya hak kazanmıştım. Büyük şehirlerde iyi bir gelir getiren işti. Erzurum’da bunu yaparak bir ekmek kapısı açmayı planlamıştım. Hemen işe koyuldum.  Serbest ticaret hayatına da böylece başlamış oldum.

Çocukluğumda ve gençliğimde aldığım kitapları okur limon kasalarına koyar evimizin kilerinde muhafaza ederdim. Zaman zaman kitaplar çok birikince, çantalara doldurur İbrahim Paşa camisinin ön duvarında satışa götürürdüm. Sattığım kitapların tamamımı okuduğum için satmam kolay olurdu. Hele Eğitim Fakültesi dağıldığında öğrencilerin Cumhuriyet caddesine iniş güzergâhında olduğum için o vakitler satışlarım hızlanırdı. Benden kitap alan hanım yahut beylerin hemen hemen hepsi ile kısa yahut uzun sohbetim olur, akabinde kitap satardım.

Sergimin karşısında; gelecek yıllarda müdavimi olacağım Huzur çay evi vardı.  Cami duvarının alt tarafında Mehtap Taksi durağı vardı. Bazen posta yoluyla okumak için İstanbul’dan da kitap aldığım olurdu. Bu kitaplar genelde standardın biraz üstünde pahalı fiyattan gelirdi.  Ben o yıllarda aynı zamanda bir avukatı yanında kâtip olarak çalışıyordum. Aldığım haftalığın bazen tamamını kitaba verdiğim olurdu. Bazı zamanlarda da arkadaşlarla 1. Vakıf iş hanının karşısındaki kebapçıda kendimize ziyafet verirdik. O yıllarda aynı zamanda ticaret lisesinde okuyordum.  Avukat beyin yanına gelen arkadaşları ile kitap arkadaşlığım da olurdu. Şehrin eşrafı oraya gelirdi. Dolayısı ile okuyacağım kitaplar yerine okuduğum kitaplar üzerine büyüklerimle sohbet ederdik. İşte bu zamanlarda aldığım pahalı kitapları okuduktan sonra şehrin sıfır kitapçılarına götürürdüm. Pek almaya yanaşmazlardı ama ısrarlı ve kararlı tutumum en önemlisi de kitabı çok temiz okuduğumdan dolayı iyi meblağlarla sattığım olurdu. O zamanlar bizim yaptığımız gibi ikinci el kitapçılar yoktu. Sahaf İbrahim Ay’ın dükkânı tam bir sahaf dükkânı idi. Buraya ancak babamla bir iki kez gidebilme imkânım olmuştu. Babamın okuma yazması yoktu ama kitap alırdı. Babamla Çifte minareli caminin karşısındaki İslam Kitabevine Hasan Amcanın yanına da giderdik. Arada sırada. babam buradan da kitaplar alırdı. Okuyamazdı. Ben babamın aldığı kitapları anneme okurdum. Annem de bazen eve gelen komşu hanımlara da kitap okumamı isterdi. Bu arada mahallenin mektup kâtibi de oldum diyebilirim. Okuma yazması olmayan komşularımızın askerdeki nişanlılarına, oğullarına mektupları ben yazıyordum. Bu mektup yazma işi ileriki zamanlarda bazı arkadaşlarımın sevdiklerine yazdırdıkları mektuplara kadar vardı.  Okumak kadar yazmayı da seviyordum.

Ara sıra haftalık, günlük, aylık dergilere gazetelere de yazılar yazıyordum. Bir keresinde yazdığım yazıya postayla cevap geldi. Mektupta beni öğretmen zanneden matbaacı dükkânına davet ediyordu. O zamanlar ben sadece ortaokul birinci sınıfa giden küçük bir öğrenci idim. Tabi bu durumda korkmuştum, matbaacının beni öğretmen sanmasından.

Yıllar geçecek ben sahaf olacaktım. Bunu sanırım annem o yıllarda kestirmişti. Onca kitap almama karşılık bir gün bana “ Nizoç sen kitapçı olursan da “ diye bir nevi endişesini dile getirmişti.  Kitapçı olmak zor işti. Bunu ilk dükkânımı açtığımda herkes söylüyordu. Sürekli gidip geldiğim kitap aldığım bir kitapçı ağabeyim “ Yahu ikinci el kitap alıyorsun ya satamazsan elinde kalırsa ne yaparsın “ demişti. Bende fena mı ağabeyi, büyük bir kitaplığım olur, ben okurum “ demiştim.

Devam edecek.

Nizamettin KORUCU – 17 Temmuz 2020 – Erzurum – İnşirah Sahaf ve Kitabevi

Fotoğraf: Nizamettin KORUCU - Şehrim Erzurum'dan - 24 Aralık 2017

Paylaş