Sahaf Günlükleri - Dertleşmeler - 2

Sahaf Günlükleri

Dertleşmeler – 2

Bizim sahafların dünyası ile dış dünya arasında epeyce bir fark vardır. Eski eşya satanlarda da bu farkı hissedersiniz. Geçmişin bir ruhu varsa ki adeta bu mekânlara sinmiştir. Hani bir söz vardır “ Eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağardı “ diye.  Ben eski bir kitap ile eski bir ceketin arasında da dünya kadar fark olduğuna inanıyorum. Ceket eski sahibinin kalıbına uymak zorunda. Kitabın öyle bir derdi yok. Sizi kendi zamanına yolculuk yaptırır. İkisinde de tükenmiş bir birlikteliğin izi vardır. Yalnız kitaptaki ilk son ikinci sahibine yeni bir hayat ile geçiş yapar. Yani birinin ömrü kısa birinin ömrü daha birçok nesil gezebilecek evsaftadır. Yalnız eski satanlarda ortak bir hassas nokta var. Esasen bu hassas nokta bütün ticarette var. Helal noktası. Bu hassas terazi öyle bir işler ki; manasını kavrayamadığınız birçok hadise ile karşılarsınız. Yani sürekli havada asılı kalırsınız. Esasen insanların tamamı böyledir. Ne zaman düşeceği belli olmayan bir denge de yaşarlar. Düşmek mukadder midir? Herkes için geçerli mi elbette değil. Yalnız ticaretle uğraşanlarda bu daha tabidir. Bu yüzden olsa gerek büyüklerimiz dua ederken “ Oğul seni tükenmez ekmek yiyesin “ diye dua ederler. Bu dua şöyle yorumlanır genellikle: Tükenmez ekmek devlet kapısıdır. Ölünde para, dirinde para, düğününde para, hastalığında para. Tatilin para, akşamın para. İhtiyarlığın para. Bu sebeple olsa gerek devlet kapısında çalışmak insanların çoğuna cazip gelmiş cezbetmiştir.

Ticarette hürriyet vardır sözü koca bir yanılmadır. Eğer bir işyeriniz varsa siz artık iki hayat geçindirmekle yükümlüsünüzdür. Biri kendiniz ve aileniz, ikincisi işyerinizdir. Sizin de bir patronunuz vardır ve çok acımasızdır. Bu patron bizzat kendi iş yerinizdir. Disiplinli, dikkatli ve çalışkan olmazsanız sizi hemen kapı önüne koyar. Öyle bir koyar ki belki insan içine çıkamaz, bir daha belinizi doğrultamaz hale gelirsiniz. Ticarette sıfır noktası yoktur. Ya kazanırsınız, ya batarsınız. Bu yüzden hep çalışmak hep didinmek zorundasınızdır. Davulun sesi uzaktan hoş gelir derler. Ticaret davulunun sesi yakından, çok yakınlarınıza da da hoş gelir. Dışı başkasını içi sizi yakar.

Sizin yüzünüz hep gülmelidir. Müşteri velinimettir nitekim. Herkes yediden yetmiş yediye sizin ağabeyiniz, hocanız, ablanız, amiriniz, komşunuzdur. İsterseniz eyvallah etmeyin o gaddar patron kendi işyeriniz size hiç acımaz, silleyi yapıştırır varlığınıza, balmumu gibi eritir hayatınızı.

Bu yüzden ticaret övülmüş olsa gerek, bana göre ticaret ehli bir kahramandır. Hem devletine hem milletine, hem çevresine, hem ailesine sorumluluklarını yerine getirebilen biriyse tam bir kahramandır.

Vaktiyle daha çok genç iken bir sigorta şirketinin müdürlüğünü yaptım. Maiyetimde 20 den fazla eleman çalışırdı. Onlara hiç sert davranmaz, mülayemetle muamelede bulunmama rağmen bana karşı hürmetlerinde en ufak bir eksiklik görmezdim. Bana verilen kurallar vardı, bende bu kuralları uygulamakla mükelleftim.

Devir değişti, işin şekli değişti. İhtiyaçlar arttı. Masraf kalemleri çoğaldı. Bütün ticaretlerde ticaret hanenize tam sadakat ve hulusi kalple çalışırsanız basamaklar düzenli çalışır. Sahaflıkta böyle bir şey ben görmedim. Bu sahaflık çalıştıkça çalış diyen koca bir ejderha gibi. Doymak bilmeyen bir ejderha. Siz kitap okumayı seven biri iseniz, size yardım edecek candan bir yakınınız yok ise inanın çok müşkül durumdasınız demektir. Sütün ağzı açık kedinin insafına bocalar durursunuz. Bu sebeple derim ki yaşadığı şehirde ölmemeli insan. Çünkü gözler tabi olarak üzerinizdedir. Kimi batacağınız günü, kimi yükseleceğiniz günü içten içe fark etmeden gözler. Batıyorsanız da meseledir, yükseliyorsanız da meseledir.

21 Temmuz 2020 – Salı – Erzurum- İnşirah Sahaf ve Kitabevi

Devam Edecek

.

Fotoğraf sahaf olmadan önce.

 

 

Paylaş