Arı Sineması ve Terzi

TERZİ - ARI SİNEMASI

Cumhuriyet caddesinde Arı sinemasına çıkan üstü kapalı bir çarşı vardı. Koridor şeklinde uzanan çarşıda sağlı sollu küçük esnaf dükkânları diziliydi. Burada günün erken saatlerinde başlayan canlılık, sinemanın son matinesinin başlangıcı olan 21.00 sularına kadar devam ederdi. Esnafta vatandaşta halinden memnundu. Bu çarşının çıkışında Arı sinemasının ön cephesine yakın bir yerde enişteme ait bir terzi dükkânı vardı. 1975 yahut 1976 yıllarının yaz mevsiminde terzide çıraklık yapıyordum. Küçük şirin bir dükkândı. Ustam pantolon dikiminde epeyce mahir olacaktı ki; müşterisi çoktu. Müşterilerinin hepsi ile hem haldi. Çok hoş sohbetler olurdu.

Dükkânın küçük bir asma katı vardı. Kaliteli bir dikiş makinesi, ağır demirden bir ütü, masada tutacak yerleri üzerinde durabilen büyükçe bir makas, karşılıklı duvarların iki tarafında raflarda renk renk, top top kumaşlar vardı. O zamanlar konfeksiyon işi, hazır giyim yeni yeni piyasaya hakim olmaya başlasa da, insanlar ekseriyetle elbisesini terzide yaptırmayı yeğliyordu. Ekonomik olarak halkın en iyi olduğu senelerdi. İnsanlar zevk sahibi idi, giyimlerine itina gösterirler, üzerlerine oturanı giyerlerdi.

Dükkânın en önemli aksesuarlarından biri de radyo idi ve sürekli açık olurdu. O devirde radyolarda uzun dalga, orta dalga, kısa dalga ve gelişmiş olanlarında ayrıca çok kısa dalga diye dört dalga bulunurdu. Lambalı radyolar hala revaçta idi. Genellikle uzun dalgada yayın yapan Erzurum radyosunu dinlerdik. Erzurum radyosunun yayını sabahtan çok erken saatlerde başlar, gecenin geç vakitlerine kadar sürer giderdi. Dönemin meşhur Türk halk ve Türk sanat müziğinin söz ve saz ustalarının doyumsuz lezzet veren, gönülleri bir hoş eden programları eksik olmazdı. Tanınmış insanlar ile bilgilendiren, bilgilendirirken dinlendiren sohbet programları olurdu. Ayrıca haftanın her gününe has programlar yayınlandığı gibi, haftanın her günü aynı saatte süreklilik arz eden programlarda olurdu. Cumartesi günleri saat 14.00 civarları radyoda çocuk bahçesi olurdu. Çocuk romanlarından radyoya uyarlanan bu oyunlara, nefesimi tutarak heyecanla kulak kesilirdim. Her cuma sabah 07.30 sularında Halk hikâyeleri radyo tiyatrosu programı vardı ki; genel de o saatlerde insanlar evlerinde olurlardı ve kahvaltı zamanında çoluk çocuk, anne baba, gelin, torun hep beraber büyük bir merakla dinlenirdi.  Günümüzde de haftanın altı günü, aynı saatinde 09.40 da yayını halen devam eden arkası yarın programını o zamanlar terzi dükkânında, şimdi sahaf dükkânımda dinlemeye devam ediyorum. Lakin o zamanki tadı alamıyorum. Ya biz yaşlandık, ya dünya eskidi.

Sevgili okurlarım sözü daldan dala attık galiba mevzu ya dönelim isterseniz. Arı sinemasından ve çıkralık yaptığım dükkândan bahsediyorduk. Sinemanın önü film başlamadan önce filmin ehemmiyetine ve kalitesine göre kalabalık toplanırdı. Arı sinemasının afişleri ön cephede kapı girişinin üstünde büyükçe bir tabelada yer alırdı. Tabelanın üstünde her zaman üç tane afiş yan yana asılı olurdu. Tam ortadaki afişin üstünde “ Bugünkü Program “ yazardı ve matinelerin saatleri yazardı. Sol tarafındaki film afişinin üstünde “ Gelecek Program “, en sağdakinde ise; “ Pek Yakında “ diye büyük harflerle yazılmış bir ibare yer alırdı. Bizler hali hazırda oynayan filmin afişi kadar diğer iki afişle de ilgilenirdik.

O yıllarda şehir halkı çok sosyaldi ve birbiri ile kaynaşmış bir halde idi. Bu durum esnafa da yansırdı. Terzi dükkânımızın günün her vaktinde farklı müdavimleri olurdu. Limonlu kıtlama çaylar iştah ile içilir, hele vakit sabah ise yanında simidin tadına doyum olmazdı. Öğlen yemekleri evden gelen sefer taslarından karşılanırdı. Küçük tüp üzerinde dükkânın asma katında ısıtılır, üzeri beyaz bezle kaplı tahta masada aynı kaptan hep birlikte afiyetle yenirdi. O an dükkânda kim varsa sofraya ısrarla oturtulur, tokta olsa göz hakkı diye bir lokma da olsa yemesi sağlanırdı. Dükkânda sohbet konularının en başında Erzurumspor ve maçları gelirdi. Memleket meseleleri büyük bir olgunlukla konuşulur, kimse kimseyi kırmazdı. İnsanlar arasında birlik üst seviye de idi.

Meşhur bir söz olan “ Biz bize kurban el bize yok ” herkesin hem dilinde, hem gönlünde idi. 

Nizamettin KORUCU - 26.03.2016 - Erzurum

Paylaş